17 Haziran 2012 Pazar

Genlerinde sürat var

-HT PAZAR/Helin Avşar


Bu hafta sizi müthiş bir ekiple tanıştıracağım: Bu yıl hem Doğu Avrupa Şampiyonası’nda, hem de Türkiye Şampiyonası’nda yarışan Castrol Ford Team Türkiye. Takımdaki genç, yetenekli, yakışıklı pilotların çoğunun babası eski rallici. Yani, hız genlerinde var. Hepsi eğitimli: Oxford’da ralli okuyanı, Ford’un fabrikasında çalışanı, yarış garajında teknikerlik yapanı, İTÜ mezunu olanı... Bu arada not edelim: Hepsi trafik kurallarına yüzde 100 uyuyor. Hepsinin sevgilisi var. Hepsi her yarıştan önce nazar boncuğu takıyor... Bu başarılı pilotların azmini, tutkularını ve ailelerinden nasıl etkilendiklerini okuyacaksınız. Ama onlar aslında kocaman bir ekipler. Zaten dediklerine göre bu sporda en önemlisi iyi bir ekip. Haziran sıcağında adrenalin dolu bir gün geçirdik. Sadece izlemedim, ben de pilot koltuğuna oturdum. 4 yarış arabasıyla birlikte, Belgrad Ormanı’nda toprak etapta 2 tur gaza bastım. Tabii ki trafiğe kapalı, özel hazırlanmış bir parkurdu. Pestilim çıktı, ama değdi! Ama hepsinden önemlisi, dünyada ralli takımları nasıl bir disiplinle yarışlara hazırlanıyorsa o hesap, kısa bir eğitimden de geçirildim. Eğitimi verense Castrol Ford Team Türkiye takımının direktörü, ünlü ralli pilotu Serdar Bostancı’ydı....


SERDAR BOSTANCI


Kopilot 'Allah'ını seversen yavaş ol' dedi


-27 sene aktif sporculuk, 1999’dan beri takım yöneticiliği yaptınız. Oğlunuz Murat Bostancı da aynı mesleği yapıyor...


-Evet. O da Castrol Ford Team Türkiye’de ikinci pilot. Ford’un motor sporları şemsiyesi altında Castrol sponsorluğunda yürüttüğü bir aktivite bu. Motor sporlarının altyapısına hizmette ve genç sporcu yetiştirmede tek takımız


-Size gelen bir pilotun yetenekli olduğunu nasıl anlıyorsunuz?


-İstekli, kabiliyetli bir de disiplinli olmalı. Bazı pilotlar çok hızlı oluyor ama 3-5 yarışta hata yapıyor. Sonra öfkeyi kontrol etmek, biraz “buz adam” olmak lazım. Yani takımı temsil edebilmek için cesaret yetmiyor. Pilotlarımızın hepsi yüksekokul mezunu. Biri makine mühendisi, biri otomobil sporları mühendisi.


-Kaç yaşında başlıyorlar?


-15-16 yaşlarında “go card”la... Ralli hariç rallikros yarışlarına 16 yaşından itibaren özel bir lisansla adım atılabiliyor. Rallilere ancak ehliyet aldıktan sonra başlanabilir.


‘ANNE BABALAR İÇİN ZOR SPOR’


-Çok havalı... Ama eskiden bir anne babanın isteyeceği en son şeydi.


-Hâlâ öyle. Oğlumun yarışlarında neler çektiğimi tahmin edemezsiniz. Motor sporlarından geldiğimiz için tehlikeleri de daha iyi biliyor ve daha fazla korkuyoruz.


-Olabilecek en kötü kaza nedir?


-Rallide yarışmak, İstanbul trafiğinde otomobil kullanmaktan kesinlikle daha güvenli. Çok ufak bazı riskler var tabii. Göl ya da deniz kenarında yarışırken takla atarsanız suya düşersiniz. O arada baygınlık geçirmişsinizdir. Her türlü güvenlik önlemine karşın hayatınızı kaybedebilirsiniz. Öte yandan, Beyoğlu’nda yürürken kafanıza saksı düşmesi gibi milyonda bir ihtimaller aslında hayatta da var.


-Neden hiç Türk Formula 1 pilotu yok?


-Şu an Castrol Ford Team Türkiye olarak aday olduğumuz ve üzerinde çalıştığımız şey bu. Bu basamakların teker teker çıkılması lazım. Önce Türkiye Şampiyonluğu sonra Dünya Şampiyonluğu, sonra da belki Formula 1. Bu altyapıyı oluşturmamız lazım.


‘TATİLDE EŞİMLE RALLİ SEYREDERDİK’


-Evli misiniz?


-Evet. Eşim de eski yarışçılardan. Motor sporlarının dışından biriyle ilişki kolay değil. Bu bir yaşam biçimi.


-Günde kaç saat çalışmak gerekiyor?


-24 saat. 365 gün rüyamda bile bu işle uğraşıyorum. Tatilim yok ama çok keyif alıyorum.


-Bu iş maliyetli mi?


-Diğer sporlarla kıyasla gerçekten pahalı bir spor.


-Herkesin bir arabaya sahip olması gerekiyor mu? Çok yetenekli ama durumu iyi olmayan çocuklar var...


-Bizde takımın otomobilleriyle herkes her şeyi yapıyor. Bütün yatırım takımdan.


-Kopilotun pilotu sattığı oldu mu hiç?


-O olmaz ama bazen gerginlikler olur. Yarıştığım dönemlerde kopilotumun “Allah’ını seversen yavaş git” dediği oldu. Bu, korkudan kaynaklanan bir şey. Benim de bazen kopilota “Kapat notu. Notsuz gideceğim” dediğim oldu.


-Bir erkeğin kopilotu kadın olabilir mi?


-Olabilir. Tersi de olabiliyor. Şu anda Türkiye Şampiyonası’nda 6-7 kadın kopilot var.


-Eskiden çok duymazdık.


-Takımı kurduktan sonra belli hedeflerimiz vardı. Bayan pilotları bu spora kazandırmak da hedeflerden. Kadınların da yarıştığı Türkiye Ralli Şampiyonasını Castro Ford Team Türkiye olarak İran’dan Türkiye’ye kadın pilot ve kopilot getirterek başlattık. Takımımızda 18 kadın vardı. Burcu Çetinkaya da bizden yetiştirdi.


-Bu sporu yaparken kilo verilir mi?


-Kışın bile 1 ile 5 arası kilo verebiliyorsunuz. Ama suni bir şey. Çünkü su kaybediyorsunuz. Zaten 3 gün sonra tekrar alıyorsunuz.


-Bir pilot başka sporları da yapmalı mı?


-Fizik kondüsyonla birlikte konsantrasyon kondüsyonuna da sahip olmalı. 30 kilometrelik etaplara gidiyorsunuz. 20 dakika sürüyor. 5’inci virajdan sonra kız arkadaşınız, 18’inci virajdan sonra pazartesi ödenmesi gereken çekiniz aklınıza gelebiliyor. Ve bu, performansı etkiliyor.


-Bir pilot bu işle geçinebilir mi?


-1990’larda bu iş çok gelişmişti. Pilotlar başka iş yapmadan hayatlarını sürdürebiliyordu. 2008 krizinde otomotiv ve motor sporları da yara aldı. Yurtdışındaki pilotlar senede 20-30 milyon dolar kazanırlarken şu anda dünya şampiyonasında fabrika takımları kendi sponsorlarını bulup yarışabiliyor ancak. Bütün masraflar takım tarafından karşılanıyor ama şu an takımlarımızdaki pilotlardan hiçbiri ücret almıyor.


ORHAN AVCIOĞLU


‘Kız arkadaşım kopilotum olmaya çalışıyor ama istemiyorum’


-26 yaşındasınız. 2009’dan beri bu takımla çalışıyorsunuz. 2011’de Türkiye Ralli Şampiyonası Sınıf 6 birincisi oldunuz. Rallici Azmi Avcıoğlu’nun oğlusunuz. Bu spora ilginiz nasıl başladı?


-Çocukken annemin ve babamın kupalarını evde gördüğüm için merak ettim. Onlar başlarda beni çok desteklemedi. İnat ettim. Kartingle başladım.


-En zorlandığınız nokta ne?


-Arabada yanındakini dinleyerek görmediğin yerlere kör uçuşu yapmak. Sana “Sağa hafif” diyor ama arada tepe var, görmüyorsun ve tam gaz basıyorsun.


-Sporcu kaybettiğinde depresyona girer mi?


-Hayır. Kazanmak kaybetmekten geçer. 2010’da kaybetmeyi, birinciyi tebrik etmeyi öğrendim. Neden kaybettiğimi düşünerek kazanan bir insan oldum.


-Ralliciler normalde araba kullanırken nasıldır?


-Çok yavaş. Aramızda bir depoyla çok kilometre gitme rekabeti var.


-Yarıştan sonra kız arkadaşınıza ne diyorsunuz?


-“Bütün kupalar sana, diye bağıracaksın değil mi” diyor. Evet, diyorum ama söyleyemiyorum.


-Kokoş bir kızı mı tercih edersiniz yoksa toz toprak içinde birini mi?


-Kız arkadaşım kokoştu ama buna adapte olabildi. Marka yöneticisi.


-Kız arkadaşınızın sizi kıskandığı oluyor mu? Neden kavga edersiniz?


-Kopilotum olmaya çalışıyor ama istemiyorum. “Kaprisini arabada çekemem” diyorum. Yarışa geldiğinde ona ilgi göstermemi istiyor.


-Yarış sırasında konsantrasyonu nasıl sağlıyorsunuz?


-Geri saymaya başladıklarında içimden “Ben, yanımdaki ve otomobil” diye tekrar etmeye başlıyorum. Sadece oraya konsantre oluyorum.


YAĞIZ AVCI


‘Otomobile arı veya örümcek girmesinden korkarım’


-Babanız Nejat Avcı da ralli pilotu. Ne zaman başladınız bu spora?


-2002’de. 1984 doğumluyum. Babamdan etkilendim. Daha önceleri futbolla ilgili heveslerim vardı hatta Galatasaray’ın altyapısına kadar yükselmiştim. Sonra ralli ağır bastı.


-Şimdi pişman mısınız?


-Hiç değilim. 13-14 yaşımda bu spora yöneldim. 18 yaşımda da yarışmaya başladım. 2009’da ilk şampiyonluğumu kazandım, bu takıma dahil olmadan önce. 2010’da takıma dahil oldum. 3 sene oldu.


-Çok soğukkanlı görünüyorsunuz. Bu bir avantaj mı dezavantaj mı?


-Bu tip medya aktiviteleri anlamında dezavantaj ama sportif anlamda benim için avantajlı olduğunu söyleyebilirim. Panik olmamak önemli.


-Kız arkadaşınıza karşı da böyle misiniz?


-Evet, o da bu durumdan biraz şikâyetçi.


-Üç şampiyonluğunuz var.


-Biri başka bir takımla. 2010, 2011 bu takımla. Bu 3’üncü senemiz.


-Bu sporla ilgili korkunuz ne?


Otomobile arı veya örümcek girerse kaza yapabilirim. 2010’da Kocaeli Rallisi epey yavaş bir parkurdu. O yüzden tavan havalandırmalarından hava girmiyordu ve hava çok sıcaktı. Etaba başlamadan önce böcek girer diye bütün havalandırmaları kapattık. Etabın ortalarına doğru gözlerim kapanacak kadar kendimi kaybettim.


MURAT BOSTANCI


‘Hiçbir şey için böbürlenmem’


-23 yaşındasınız. Serdar Bostancı’nın oğlusunuz. Ne zaman başladınız?


-2005’te. Spora başlamamda babamın büyük etkisi oldu, çünkü takım direktörüydü. Çocukken çizgi film yerine babamın yarış videolarını izlerdim.


-Oyuncaklarınız hep arabaydı sanırım.


-Evet. 3 tekerlekli bir bisikletim vardı. Evin garajında otomobilin etrafında kendime parkur yapardım. Bu sporu yapmak için aşk olması gerekiyor. Fedakârlık isteyen, zor ve kazançsız yapılan bir spor. İyi bir disiplin lazım. Kız arkadaşımı yarışmadığım bir yarışa götürsem kıyamet kopabiliyor.


-Bu işle birlikte okul devam edebiliyor mu?


-Hepimiz mezun olduk ama benim farklı yanım Oxford’da motor sporları mühendisliği okudum, 2011’de bitirdim. Biraz tesadüftü. Çocukken İngiltere’ye çok fazla seyahat ediyorduk. Ralli sporları endüstrisi İngiltere’de gelişmişti. Motor sporları mühendisliği bölümü de vardı.


-Arabanız bozulsa kendiniz tamir edebilir misiniz?


-Teoride ne olması gerektiğini bilirsiniz. Çok faydası olduğunu söylebilirim.


-Böbürleniyor musunuz?


-Genelde hiç böbürlenmem.


-Öncelikleriniz neler?


-İki önceliğim var. Ailem ve motor sporları. Kız arkadaşım da ailemin içinde. Bu sporu kabul etmeyecek bir insanla birlikte olamazdım.


-Unutamadığınız bir olay var mı? En büyük kazalarımdan birinde birkaç takla atıp uçurumdan aşağı düşmüş ve bir ağaca çarpmıştık. Araba ters duruyordu. Benim kapı yerdeydi, diğer kapıysa ağaçta. İki kapıdan da çıkamıyorduk. Bu kazayı eski kopilotumla yapmıştım. Kiloluydu. Otomobil ters haldeyken camdan baktığımızda bir sıvı aktığını gördük. Eski kopilotumun yanmak gibi bir fobisi varmış. Sıvı da önemsiz bir şey, silecek suyu. Biraz telaş yaptı. Kemerini açınca üzerime düştü. Kazada hiçbir şey olmadı...


-Kopilot yolu ezberler mi?


-Yarıştan önce standart bir arabayla parkuru 2 kez geçme hakkımız var. Yoldan ne anlıyorsak kendi not sistemimizle kopilotumuza söylüyoruz. O belli bir kodla bunları yazıyor ve yarışta okuyor. O notlar aslında pilotun kopilota yazdırdığı notlar. O notların gözünüzü kapadığınızda bile size yolu çizmesi gerekiyor...


Kaynak:Habertürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder