2 Nisan 2010 Cuma

Futbola BDDK ile TMSF gelmezse daha çok şike olur!

İDDAA bahis oyununun kulüplere dağıttığı toplam paranın 400 milyon dolar olduğu söyleniyor. Gelecek sezondan itibaren yayıncı kuruluşun sadece Süper Lig ekiplerine dağıtacağı para da 321 milyon dolar. Forma reklamı, stat reklamı, kombine kazancı, sponsorluk gelirleri derken futbol
endüstrisine giren para neredeyse 1 milyar dolara
varacak.

Bugün Türkiye’de bankacılık sektörünü denetleyen bir kurul
var (BBDK)... Enerji piyasasını denetleyen bir kurum var (EPDK)... Sermaye piyasalarını kontrol eden bir kurum var (SPK)... Kamu adına tahsilat yapma hakkına sahip özerk bir kurum var (TMSF)...

Peki gelecek yıldan itibaren 1 milyar dolara ulaşacak, giderek daha da gelişeceği tahmin edilen bir endüstrinin kontrol mekanizması olmaz mı?
Eskiden bir kulübe bir yönetim rica minnet gelir, en fazla iki dönem kalır, cebinden para harcar, küfür yer ve “İllallah” deyip futboldan elini eteğini çekerdi. Şimdi dikkat edin hemen her kulüpte
başkanlık ve yöneticilik neredeyse ‘evladiyelik’ oldu. Gelen gitmiyor. “Ne futbol sevgisiymiş bu” diyesi geliyor insanın.

Kulüplerin birçoğunda paralarını alamayan, alacaklarının üstünü çizen, evini geçindiremeyen futbolcular şike de yapar, maç da satar, bahis de
kurar.

HIRSIZ YÖNETİCİ VARDIR
İki kere iki dört. Hırsız yönetici vardır. Kulüpçülükten para kazanan, cebine para atan yönetici sayısı iyimser tahminle yüzde 60’lardadır.

Kimse “UEFA Mali Disiplin Kuralları geldiğinde böyle olmayacak” demesin. Hepimiz biliyoruz ki kulüplerimiz ve federasyon mali yapılarını ‘kılıfa uydurup’ kulübünü UEFA kriterine uygun gösterebilir. Bence bu sorun federasyonu da aşar. Kulüplere ciddi bir mali denetim ve yaptırım getireceğini beyan eden federasyon, koltuğunda kalamaz. O halde tek çıkar yol var. Bir an önce hukuki altyapısı neyse araştırılıp futbola federasyonu da aşan ve sadece mali konularla ilgilenen bir Futbol Piyasası Denetleme ve Düzenleme Kurulu oluşturmak. Gelirlerinin en az yüzde 85’ini güvenilir bir gider tablosu içinde gösteremeyen kulüplerin yönetimleri için de TMSF benzeri bir yapı kurmak. Yoksa futbolcusuna para ödemeyen, 3 liralık transferi 5 lira gibi gösterip aradaki 2 lirayı cebine indiren yöneticilerle futbol endüstrisi gelişmeyeceği gibi ‘marka değeri’ de satılabilir bir emtia olarak kalır.

‘TÜRKİYE LİGİ İTALYA’DAN SERT’
Başlıktaki ifade Matteo Ferrari’ye ait. Futbolun sert oynandığı İtalya’da üst düzey takımlarda oynamış stoper, İtalya ile Türkiye arasında iki önemli farklılık olduğunu söylüyor, “Türkiye ligi daha sert, ancak taktik bilmiyorlar.”

3 senedir katıldığım TV programlarında, yazdığım gazete köşelerinde, fırsat bulduğum her yerde söylüyorum; “Türkiye Ligi İspanya Ligi’nden, Fransa Ligi’nden daha sert ve zor bir lig” diye. Ferrari de “Türkiye Ligi daha sert” diyorsa artık büyük ve büyümek isteyen takımlarımızın, yöneticilerimizin bazı gerçekleri anlama zamanı geldi.

1- Coğrafi koşulları çok ağır olan bir ülkedeyiz. Ağustosta Antalya, şubatta Sivas deplasmanına gidilen bir lig burası.

2- Bir hafta Gaziantep ile oynayıp İstanbul’a dönerek Çarşamba kupa maçı için Trabzon’a uçacağınız bir futbol ülkesi burası.

3- Eskişehir, Bursa, Antalya, Trabzon, Gaziantep gibi sıkı şehir deplasmanlarına sahip bir lig burası. Üstelik eskisi gibi kulüpler seyirci gelirlerini önemsediklerinden büyük takım taraftarına daha az bilet ayrılıyor.

4- Tıpkı Ferrari’nin dediği gibi ‘taktik bilgisi’ olmadığından oyuncuların ancak çok koşarak, bozarak, gerekirse vurarak rakibi
durduğu bir oyuncu kitlesi ağırlığı var bu ligde.

5- Hocaların birçoğunun “İyi oynadık”tan çok “İyi mücadele ettik” dediği ve bununla övündüğü bir lig burası.

6- ‘Futbol oynatmak isteyen’ Gaziantepspor’un hocası Couceiro’nun “Fazla rahat bir hoca” diye eleştirildiği bir lig buradaki.

7- Arda Turan’ın “Ben 23 yaşındayım. 4-4-2 nasıl oynanır bu sene öğrendim” diye işaret ettiği gibi taktik bilgisi olmayan, oyuncu yetiştirmeyi “Aferin koçum”dan öteye götüremeyen altyapı hocaları cenneti olan bir ülke burası.

8- Birçok teknik adamın “İyi oynayamayabilirsiniz ama kötü koşamazsınız”dan öte bir şey üretemedikleri bir yapı buradaki.

Bütün bu veriler ışığında mücadele gücü yüksek liglerden oyuncu alınmalı
artık takımlara. Pozisyon bilgisi yüksek ama bir omuzda yere düşen

İspanyol, Fransız futbolculardan vazgeçip İngiltere, İtalya, Almanya'ya da kuzey Avrupa ülkeleri gibi liglere yönelmeliyiz. İlla ki okyanus aşacaksak Brezilyalı yerine Arjantinliler’e bakmalıyız. Yoksa “Bu kadar ismi kaliteli oyuncumuz var, kendilerine bakmıyorlar, güçlü değiller” yorumlarının ötesine gidemeyiz.


Kaynak:Habertürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder