3 Haziran 2011 Cuma

Sahi! Bugün milli maç var değil mi?

Sahi! Bugün milli maç var değil mi? / Serdar Ali Çelikler yazdı

80’LERDE herkesten 5-6-8 yediğimiz dönemleri de, ‘Şerefli beraberlikler’i de, 90’lardaki silkinişi de, yaklaşık 10 yıl süren “Avrupa Avrupa duy sesimizi” dönemini de, Avrupa’nın artık sesimizi duyduğu 1996 ve 2000 Avrupa Şampiyonaları’nı da net hatırlıyorum.

Milli maç haftası ülkede futbol gündemi donar, ne transfer haberleri, ne kulüp tartışmaları ne de şike-mesaj-bahis kumpas-siyaset-konuşulurdu. Tribünler tamamen dolar, milli maç biletleri karaborsaya düşerdi. Henüz “resmi kulüp ürünü al” zihniyeti oluşmadığından Türk bayrağı ve Türk Milli Takımı’nın korsan formaları stadyum önünde yok satardı. Öğretmenler milli maç günü okulu kıran öğrencileri ‘yok’ saymazdı.

2002 Dünya Kupası Kore-Japonya’da düzenlendiğinden Türkiye’de maçları gündüz izledik. O dönem çalıştığım büyük holding binasında 6 bölgeye dev ekranlar yerleştirildi ve şirket içi e-posta yoluyla tüm çalışanların Türkiye maçı olduğu saatlerde bu alanlarda maç izleyebileceği ve maç saatlerinde bina içinde müsabakayı izlemek isteyenlerin ‘mesaisinden kesinti yapılmayacağı’ bildirilmişti.
Yine işim gereği Türkiye turu attığım bir dönem olan 2002 Dünya Kupası süresince Edirne’de; Erzurum’da; Aydın’da ve Konya’da otellerin maç yayını için hazırladığı balo salonlarında izledim karşılaşmaları. Coşku-destek heyecan inanılmazdı.

O dönemler “Galatasaraylı Coşkun Özarı, Fenerbahçe düşmanı olduğu için Rıdvan’ı oynatmıyor” gibi bir cümle kullanılmadığı gibi “Galatasaraylı Cüneyt’in hatasından yediğimiz golle...” gibi aptallıklar yaşanmıyordu. Çok net bir başarısızlık dönemine imza atan Piontek için eleştiriler elbette yapılıyordu ama kimse bugün Hiddink’e yapılan gibi “Geçmişte de ne başarısı var ki zaten” diye saçmalamıyordu.

Oysa bugün milli maç var ve yaklaşık 6-7 yıl önce kaybettiğimiz heyecanın yarısı bile yok ülkede. 2008 Avrupa Şampiyonası’nda ancak Çek Cumhuriyeti maçıyla başlayabilen heyecan bir sonraki turnuva döneminde yine yerlerde sürünmeye başladı.

***

Bu durumun onlarca sosyolojik analizi yapılabilir. Ancak bence milli maça kayıtsız kalma hali Ersun Yanal döneminde milli takıma sokulan kulüpçülük virüsüyle alakalı. Kanaatimce başarısız bir milli takım hocalığı geçiren Ersun Yanal, “Kötü teknik direktörlük yaptı”dan öte Hakan Şükür polemiği nedeniyle ‘Galatasaray Düşmanı’ ilan edildi. Bizzat dönemin G.Saray yönetimi ve Hıncal Uluç’un taktığı “Galatasaray Düşmanı” yaftası; Sami Yen tribünlerinde açılan Kral Hakan Ersun Yalan pankartları; bazı G.Saray yazarlarının “G.Saray milli takıma hiç oyuncu göndermesin” önerilerine varan baskı, virüsü bedene yerleştirdi. Nitekim Yanal gönderildi. Ancak virüs vücuda yerleşmişti. Terim döneminde bu kez Fenerbahçe medyasının rövanş duygusu ortaya çıktı. Hiçbir Fenerli yazar Terim’e “F.Bahçe Düşmanı” ya da “F.Bahçe milli takıma oyuncu göndermesin” tarzında bir cümle kullanmasa da virüs bedeni yorgun düşürdü. Nitekim 2010 elemelerinde Terim için neler yazılıp neler çizildiğini hatırlayalım. Tarihte ilk ve son kez bir teknik adamın ücretinin Meclis’te soru önergesi olduğunu unutmayalım. TFF’nin çok yerinde bir kararla verdiği Hiddink tercihi kulüpçülük virüsünü öldürür sanmıştım. Ama yine G.Saray medyası devreye girip bu kez Oğuz Çetin üzerinden “Bu milli takım G.Saray düşmanı” diyerek virüse can verdi. Bugün artık eski etkisini yitirse de hala yaşayan ‘Kulüpçülük Virüsü’ öldürülmeden eski dönemlerin milli maç heyecanı bir daha yaşanmayacak. O nedenle Chelsea’ye gidecek olan Hiddink’ten sonra Milli Takım’ın başına geçecek ismin en önemli görevi bence bu virüsü ortadan kaldırmaktır.

***

Bugün 2012 Avrupa şampiyonası için çok önemli bir maça çıkıyoruz. Tüm teknik ekibe ve oyuncularımıza başarılar diliyor, “Son 10 yılın en önemli maçı” diyerek bu maça hazırlanan rakibimiz karşısında onlara yeterli motivasyonu veremediğimizi itiraf ediyorum. Her şeye rağmen başaracak güçleri ve inançları var. Allah yardımcıları olsun.


Kazanmak zorundayız! / Ercan TANER yazdı...

Bu maçın telâfisi yok... İyi hazırlandık, Hiddink, “Ben bu takımla uzun süre birlikte olursam, başarı gelir” dedi ısrarla... Belçika, “Son 10 yılın final maçını oynayacağız” diyor. Peki ben de “Dikkat!” diyorum... Onların eski lâkabı “KIRMIZI ŞEYTANLAR”... Anderlecht 2 Kupa Galipleri, 1 UEFA, 2 UEFA Süper Kupa galibi... Belçika, 1980 Avrupa Şampiyonası finalisti, 1986 Dünya Kupası 4’üncüsü... Van der Elst, Vercauteren, Ceulemans, Eric Gerets, Shifo... Bu isimler dünya yıldızıydı... Sonra, KIRMIZI ŞEYTANLAR’ın kuyruğunu tramvay çiğnedi. Eriyip gittiler... 2008 OLİMPİYATLARI, onlar için yeni bir oluşum oldu. İlk 4 içinde yer aldılar. Tam 13 oyuncusu, Avrupa liglerinde oynuyor. Eden HAZARD, tam bir yıldız... Teknik direktörleri Leeekens, bizi çok iyi tanıyor. Trabzonspor’dan hatırlayın onu... Ama biz, turnuva takımı olmak istediğimizi kanıtlamak zorundayız artık... Beraberlik bize, askıdan havluyu aldırtır. Direksiyonumuz kilitlenir. En iyi yaptıkları, saha içi organizasyonu, duran top taktiklerinde kolay gol atmaları... Günlerdir Hollanda’da kamp yapan takım, buna çalışmıştır diye düşünüyorum. Hiddink, bu tarz final tipli maçları genelde iyi oynar. Bilinçaltı, Londra’yı sorgulamıyorsa tabii...


Kaynak:Habertürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder